RUH    : - “HOŞGELDİNİZ”

KOKU  : - “HOŞBULDUK”

“Denedim, tenime uydu, hoşuma gitti aldım.” derler parfüm nihai tüketicilerinin birçoğu. Oysa vakıa böyle değildir.

İnsanız; hayatımızdaki her an, hem bizim haricimizde kaydediliyor hem de kendi alemimizde. Ve yaşadığımız her hadise, girift biçimde birbiriyle alakadar. Öyle ki, çok uzaklarda cereyan eden olumlu/olumsuz birçok olay, ruhumuzun yanıbaşında bizi çok yakından etkileyebiliyor.

“Kokudan başlayıp, ruhla neticelenen bir girizgâh. Birbirinden ne kadar uzak” mırıldanmalarını duyar gibi oluyorum. Düz mantıkla yaklaşıldığında doğru, aslında çok da benzer konular değil. Ama biraz analitik ve derin düşünüldüğünde etle kemik kadar yakın olduğunu göreceksiniz. Nasıl mı?...

Arama motorlarından herhangi birine “koku, kokunun tarihçesi vs.” tarzında bir şeyler yazdığınızda önünüze binlerce belki milyonlarca veri yığını geliyor. Birbiriyle hemen hemen aynı, ansiklopedik bilgi kümesi… Oturup başında birkaç saat geçirdiğinizde, size çok rahatlıkla mükemmele yakın bir sunum yaptırabilecek muazzam bilgiler.. Kokudan hiç anlamayan ya da (b)ilgisi olmayan muhatabınızı ya da bu araştırmayı yapan “sizi” , küçük bir parfümör (koku eksperi de diyorlar) yapabilecek kadar dolu dolu (!) bilgiler.. Evet zahir, dış görünüm, elbise, suret tamam.. Peki ya batın, iç görünüm, ruh, siret? 

Yukarıda rutinin dışına çıkan kelimeler ve kavramlarla karşılaştığınızı düşünüyorsanız, yazımız buraya kadar görevini ifa etmiş demektir. Çünkü bu yazıda niyetimiz; marka, kutu, şişe; valf, kapak, parfümün rengi vs. değil, işin özü, hammaddesi, algısı, his ve ruhu olacaktır.

Koku, ruhun hammaddelerinden birisidir. Belki biraz mistik olacak ama, bu hammadde işlenip mamül haline geldiğinde, kişi “işte tam da bu benim kokum” deyip, o kokuyu satın alır. Zira o koku, tenine, saç rengine, burcuna, kimliğine kısacası ruhuna tam anlamıyla oturan bir “hammaddedir.” Yine rutin kulvarın biraz dışına çıkalım; koku aslında baharatlı, şekerimsi, odunsu ya da oryantal değildir. Koku “sen” dir. Sen neysen koku odur. (Emniyet şeridini ihlal etmeyelim de parfümcü amcalar ceza yazmasın, çünkü bu tanım onların kitabında geçmiyor). Herhalde koku-ruh ilişkisi biraz olsun kafamızda şekillenmiştir. Kokladığında, soyutlanıyorsan bu dünyadan, bir kez daha içine çekme arzusu hissedip, iliklerin hissediyorsa o kokuyu aman dikkat! Muhtemelen ruhunun kokusunu bulmak üzeresin. 21 gramlık (ölçmüşler!) ruhunun hafifliğine indirgiyorsa koku seni, bil ki çok daha yakınsın kokuna. O yüzden (yine kulvar dışına çıkalım) kokuyu denerken, mümkünse bir arkadaşla birlikte dene. Gözlerini kapat. Parfümün / esansın, markasını unut, rengini görme, şişesine bakma eline alma, sadece arkadaşın kokuyu tuşlasın ve senin burnuna yaklaştırsın. Ve kokuyu iliklerine kadar çek, eğer ulaşmıyorsa ilik uçlarına, unut gitsin. Götürmüyorsa seni diyar-ı asline, boşver. Hele inmediysen 21 grama, kesin yanlış kokudasın. Bu kadar girift işte, koku-ruh ilişkisi. Şişeyi alıp, pıspıslamak değilmiş parfüm kullanmak.

İlk yazı uzun oldu ama, binanın en maliyetli ve en zaman alıcı kısmı temeliymiş. Kat çıkma, hem daha az maliyetli hem de daha kısa sürermiş. Buna bir temel, bundan sonraki paylaşımlar için bir girizgah olarak bakın ve sürç-ü lisanlarım varsa affedin.

“Koku dünyası”ndaki paylaşımlarımızda çoğunlukla rutinin dışına çıkıp, kimi zaman şerit ihlali kimi zaman makas kimi zaman da otobanda 40 km/h hızla gideceğiz. Ama bazen de işi kitabına uydurup “biz babadan böyle gördük” diyeceğiz. “Ecdad yapmış” semalarında tayeran edeceğiz.

Öngörü; paylaşımlarımızda “koku” kavramını; edebiyat, sanatın her dalı, tarih ve hayatın her anıyla birleştirmeye niyetliyiz.

Olmazsa olmaz; her yazının sonunda, yazıya eşlik eden dinletiyi sizinle paylaşacağız.

Elhasıl; kokuların görünmeyen dünyasına hoş geldiniz. Seyahate hazır mısınız?